Bilgi Toplumu Ve Ekonomik Gelişme kitap özeti

"Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme" isimli bu kitap insanlığın ulaştığı yeni bir çağ ve uygarlık olan bilgi toplumunu anlamaya ve açıklamaya yöneliktir. "İnsanlığın kaderini ve geleceğini kökünden değiştiren bilgi teknolojilerinin ve bilgi toplumunun yarattığı olguları, sanayi toplumu bakış açıları ve analiz teknikleri ile yeterli düzeyde açıklamak mümkün değildir" tezinden hareket eden eserde, değişim teknolojilerinin baş döndürücü gelişimini ve bu gelişimin toplum hayatında yaratacağı ekonomik, sosyal, kültürel ve politik değişmeler konu edilmiştir.
Sanayi devrimi ile insanlığın yaşadığı yenilenme, değişim ve dönüşüm süreci tamamlanmış ve sanayi toplumu yerini yavaş yavaş bilgi toplumuna bırakmaya başlamıştır. Bilgi teknolojisinde ortaya çıkan dev gelişimlerin, insanlığı sanayi toplumundan çok daha köklü değişim ve dönüşümlere uğratması beklenmektedir. Bilgi teknolojisi insanlığa yeni fırsatlar yaratırken, toplum yapıları yeniden şekillenmekte ve yeni bir ekonomik gelişme dönemi başlamaktadır. Ancak, bilgi teknolojisindeki hızlı gelişmelerin sosyal, ekonomik, politik ve kültürel alanlarda ne tür değişmeler yaratacağını kestirebilmek güçtür. Bununla birlikte, geleneksel toplumdan sanayi toplumuna geçişle yaşanan dönüşümü ve sanayi toplumundaki ekonomik gelişimin ışığında, bilgi toplumunda oluşacak yapıların analizi ve irdelenmesi yapılmaya çalışılmıştır.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşüm tarıma dayalı geleneksel toplum yapısından sanayi toplumuna geçişten daha hızlı olmuştur. Bunun temel nedeni yeni teknolojilerin gelişme hızı ile insanlığın bu teknolojilere uyum esnekliğinin yüksekliğinden kaynaklanmaktadır.
İnsanlık, sanayileşme sürecine göre teknolojik yenilikler konusunda daha geniş olanaklara sahiptir. Bu durum, bilgi toplumunun insanlığa getireceği değişim ve dönüşümün, sanayi toplumundan çok daha derin ve köklü olacağının ilk habercisidir. Bu nedenle bilgi toplumuna dönüşümün yakından irdelenmesi ve söz konusu değişim sürecine uyum sağlanması, geleceğin dünya düzeninde etkin ve saygın bir yere sahip olmak isteyen uluslar için kaçınılmazdır.
Bilgi toplumunun doğuşu ABD’de yaşanmıştır. 1967′de ABD sosyal hâsılasının % 25′i bilgi-iletişim mal ve hizmetlerinin üretim, işleme ve dağıtımından kaynaklanıyordu. 1970 yılında çalışanların yaklaşık yarısı "bilgi işçisi" olarak adlandırılabilirdi. Bunlar toplam iş gücü gelirinin % 53′ünün üzerinde bir pay almaktaydı.
Bu teknolojiye dayalı olarak şekillenmeye başlayan bilgi toplumunun itici gücü, bilgi ve bilgiyi işleyen bilgisayarlar oluyordu. Bilgisayarlarla birlikte; istenilen bilgileri, istenildiği kadar depolayabilen bunları işleyebilen buradan yeni bilgiler üretebilen bilişim teknolojileri insanlığın hizmetine sunuldu. Nasıl ki sanayi toplumuna geçişin "motoru" olma işlevini buharlı makineler üstlenmiş ise; bilgi toplumuna geçişi de bilişim teknolojisinin temelindeki bilgisayarlar gerçekleştirmiştir.
Bilgi toplumunun bazı temel özellikleri vardır. Bunlardan birisi, sanayi toplumunda ön plânda olan maddî ürünler yerine bilgi toplumunda bilgi üretimi önem kazanacaktır. Böylece bilgi toplumunun sürükleyici gücü bilişim teknolojisinin ürünü olan bilgidir. Bilimsel bilgi bilgisayar sistemleri içerisinde bilimsel yöntem ve süreçlerle işlenip elde edildiği için bireysel keyfîlikten uzak ve daha objektif olacaktır. Sanayi toplumunun bilişim teknolojisi ile geleceğin bilişimsel ve sistematik bilgileri üretilecektir. Kısacası bilgi toplumunun bilişimsel bilgisi geleceğe yönelik işlenmiş bilgidir. Bilgi toplumunda bilginin temel özellikleri sürekli üretebilmesi ve artış göstermesi, iletişim ağları içerisinde taşınabilir, bölünebilir ve paylaşılabilir olması ile özetlenebilir.
Türkiye sanayileşme sürecine oldukça geç başlamış bir ülkedir. Bilindiği gibi sanayi toplumu İngiltere’de 1770 sonrası, Fransa’da 1789 sonrası ortaya çıkmıştır. Bu ülkeleri zamanla diğer Batı Avrupa ülkeleri ve ABD izlemiştir. Almanya, İngiltere’yi 75 yıl gecikme ile; Japonya ise 100 yılı aşkın bir gecikmeyle izlemesine rağmen daha hızlı bir biçimde gerçekleşmiştir. Türkiye’de ise sanayileşme süreci Cumhuriyet dönemi ile başlamış, 150 yıllık bir gecikme söz konusudur. Teknolojik-ekonomik devrimi yakalayabilmekten uzak olan Osmanlı toplumunda Batının politik devriminin tek yönlü etkisi olumsuz bir sonuç doğurmuş ve imparatorluk çözülmüştür. Ancak Cumhuriyet ve Atatürk devrimleri sonrasında Batının yaşadığı çifte devrim; içerik, çerçeve ve yöntemleri ile beraber ele alınmış ve gerçekleştirilmesi için çaba harcanmıştır. Bu nedenle Türk toplumunun sanayi toplumuna dönüşüm çabaları ancak Cumhuriyetten sonra bir düzene konulmuştur. Türkiye, bu tarihten beri yürüttüğü kalkınma ve sanayileşme uğraşı içinde önemli bir rol almış fakat yarı endüstrileşmiş bir ülkedir.
Sonuç olarak; Türkiye’nin, sanayileşmeyi, ithal teknoloji ile bugünkü aşamasına ulaştırdığı ve bilişim teknolojisini de ithal teknoloji olarak kullandığı görülmektedir. Bugünkü sanayileşmiş ve bilgi toplumuna girmiş veya girmek üzere olan toplumlara bakıldığında hepsinin teknolojiyi üretebilir bir konumda olduğu görülmektedir. Sanayi toplumunda teknoloji üretmek doğaya yani fiziksel çevreye egemen olmak demektir. Oysa Türk toplumu doğaya egemen olma yönünde teknoloji üretmeye yönelmeyip ithal teknolojiden yararlanmıştır.
 

ÖZETBLOG Tüm Hakları Saklıdır © Dizayn by ZaZa